Bu yazının amacı yeni bir tüketim ve buna bağlı bir üretim rejimini inşa etmek üzere dayanışma ekonomisi temelinde bir sistem kurgulamak ve bu sistemin lojistik ve finansal planlama ayaklarını oluşturup işleyiş adımlarını tasarlamak. Deneyimleri derinleştirip faaliyet alanını her yerele olabildiğince genişletme gereksinimini bir tarafta tutarak
İlk bölümde dayanışmaya dayalı üretim/tüketim birimlerini neden oluşturmamız gerektiğine dair çeşitli argümanlar aktarıp, daha pratik önerileri bu bölümde sıralayacağımızı belirtmiştik. Gerek dünyada gerekse de ülkemizde kapitalizmin çözüm üretemediği sorunları gören ve bu sorunlardan olumsuz etkilenen pek çok insan yeni dayanışma birimleri yeşertmek ve mevcut birimleri güçlendirmekle uğraşıyorlar.
Yeni Emek Çalışmaları Ofisi 29 Haziran’da “İşyerinde Dayanışma Ekonomileri” toplantısını düzenledi. Türkiye’de dayanışma ekonomileri ve kooperatifler üzerine çalışan araştırmacılar ile Türkiye ve Yunanistan’dan aktivistlerin katıldığı etkinlikte, 70’lerin Maden-İş’indeki deneyimlerden yeni kuşakların arayışına, yerel yönetimlerin imkânlarından dünyadan özgün dayanışma modellerine, pek çok konu konuşuldu. Umut Kocagöz toplantıdan izlenimlerle farklı dayanışma pratiklerini Birartibir.org için kaleme aldı.
Neoliberal sıkışmışlığın görünürlüğünün iyiden iyiye arttığı, küresel ticaret savaşları ile kendi krizinden çıkmaya çalıştığı ve bunun da gelişmemiş sayılan ülke ekonomilerini daha da daralttığı yıllardan geçiyoruz. Kamusal alanı regülasyon görevini ve sosyal devlet araç setini otoriter rejimler eliyle iç güvenlik ve savunma sanayi kanalına sıkıştıran ülkeler yaşanan krizin faturasını geniş emekçi kitleye kesmekte ve enflasyonist ortamda insanları geçim sıkıntısına ve borçluluk sarmalı içinde yaşamaya mahkûm etmekte.