Genç İşçiler Çalıştayı’na katıldın, söz aldın; nasıl değerlendirdin çalıştayı?
Sendikalı genç işçileri ve diğer genç çalışanları orada görmek benim için moral vericiydi. Genç işçilerin biraraya gelmesi ve onlara bir sorumluluk verilmesi olumlu bir gelişmeydi. Mesela Carrefour’da çalışan bir kadın arkadaş genç kadınların sorunlarına dair söz aldı, bu alandaki eksiklerimizi ifade etti. Bu açıdan eğitici bir yönü vardı. Ayrıca çalışma grupları etkili bir yöntemdi ve forumda da birbirimize çok şey kattık.
Sence nasıl eksiklerimiz vardı; bundan sonraki çalıştaylar nasıl geliştirilebilir?
Mesela genç çalışanların içinde, özellikle hizmet sektöründe kadınların sayısı giderek artıyor. Sendika olarak buna daha fazla önem vermeliyiz. Kadınlara yönelik daha fazla çalışma yapmalıyız; onların sorunları erkeklere nazaran daha fazla. Çalıştayda çok az kadın bunları dile getirdi; hatta bir kadın arkadaş söz aldıktan sonra, bir diğer kadın, ‘Ben de birisi bunu dile getirsin diye bekliyordum’ dedi. Bir eksiğimiz bu oldu: Kadın çalışanlara yönelik daha fazla faaliyet yapmalı ve onları işin içine daha fazla katmalıyız. Benim çalıştığım çağrı merkezinde çalışanların yüzde 60 ila 70’i kadın. Onlar erkeklere göre daha fazla eziyet yaşıyor.
Genç bir emekçi olmaktan kaynaklı çalışma hayatında hangi sorunlarla karşılaştığını düşünüyorsun?
Bir kere en başta bize geleceksizlik dayatılıyor. Okul okuyorsun, üniversite okuyorsun, ama bunun karşılığı günde 10 -11 saat çalışma, asgari ücret, esnek bir çalışma düzeni ve mobbing oluyor. Gençler iş hayatına daha yeni atıldığı için sınırlı tecrübeleri oluyor ve bu durum yöneticiler tarafından kullanılıyor. Mobbing, uzun çalışma saatleri ve düşük ücret, doğal bir şeymiş gibi onlara dayatılıyor. ‘İş hayatı böyle, beğenmezsen çıkarsın,’ gibi bir yaklaşımla karşılaşıyorlar. Gençler kendi eğitimlerini hakkıyla tamamlayamıyor, bazıları üniversiteyi dışarıdan bitiriyor, okurken çalışmak zorunda olan gençler eğitimden yeterince fayda göremiyor. Gençler en değerli zamanını, en önemli yıllarını eğitim içinde, daha verimli aktivitelerle geçirebilecekken, sadece çalışarak harcamak durumunda kalıyor.
Pek çok genç işçi sık iş değiştiriyor, eski kuşaklara nazaran. Sen de bunu yaşadın mı? Bunun nedeni ne sence?
Tabii ki yaşadım. İnsanlar çalıştığı işten memnun değil, yaşadığı hayattan memnun değil, daha iyisini bulacaklarını düşünüyorlar. Medyada gençlere dayatılan farklı bir hayal dünyası var. Dizilere bakarsan herkes çok farklı şekilde para kazanır, herkes kahramandır ülke kurtarır. Ama o dizilerde çalışan gençlik görülmez. Dolayısıyla gençler kendisini orada bulmuyor; kendisine dayatılan dünya farklı, yaşadığı dünya farklı. Bu nedenle arayışa devam ediyor.
Bir çağrı merkezinde çalışan bir genç, ‘Burası bana göre değil ben geçici olarak bakıyorum buraya’, diyerek çalışıyor. İş bulamazsa yıllarca çalışıyor, ama farklı bir iş bulursa bırakıp çıkıyor; fakat gittiği yer de buradan çok farklı bir yer değil. Oysa televizyonlarda, basında gençlerin önüne bambaşka bir ideal yaşantı konuyor; o yüzden gençler gerçekliği tam anlamıyor. Kendisinin işçi olduğunu, hayatı boyunca bu şekilde çalışacağını, hayatı boyunca çalışıp sadece bir ev sahibi olacağını bir türlü kabullenemiyor. Bu yüzden işçi sınıfı olma bilincini kavrayamıyor.
Sendikal deneyimi çok olan bir insansın; sence kuşak farkı, sendikal örgütlenme çalışmalarına nasıl yansıyor?
Çalışmalarda şunu gördük: Evli, çocuğu olmuş, gerçekten geçim derdine düşmüş insanlar direkt sendikaya atıldılar. Mesela eşi doğuma hazırlanıyor veya çocuğuna bakıyor, direkt sendikaya üye oluyor. Daha genç olanlar, yazın rahatlıkla tatiline gidenler gezenler, ya da sadece tüketim ihtiyaçları için çalışanlar, sendikaya biraz daha uzak. ‘Ben burada kalıcı değilim’ diye düşünüyor, kendini oraya ait hissetmiyor.
Aslında aralarında belki en fazla 10 yaş fark var, kuşak farkı denebilecek bir fark bile yok. Ama sorumluluk alanlar, omuzlarında yük taşıyanlar, sendikal örgütlenmenin gerekli olduğuna daha kolay ikna oluyor.
Bu farkı çözmeye çalıştınız mı?
Şunu söyledik: Siz buradan gitmeyi, başka bir iş bulmayı düşünüyorsunuz ama, bulacağınız iş bundan çok farklı olmayabilir. Fakat sendikalı olursanız, burası bırakıp gitmek istemeyeceğiniz bir iş haline gelecek, burada uzun süre çalışacaksınız. Neden dolayı bırakmak istiyorsun – mobbing ve düşük ücret yüzünden, zamanının tamamını burada geçirdiğin için. Ama sendika girerse, sosyal hayatına ayıracak zamanın, tatil yapacağın zamanın olacak ve kendine iyi bir gelecek kurma şansın olacak.
Sence sendikalar gençlere ulaşmak için neler yapıyor; bu çabalar yeterli mi?
Ben ilk gördüğümde sendikanın yönetim kadrosunda gençler azınlıktaydı – her yerde öyle gerçi. Gençler sorumluluk almak istemediğinden de kaynaklanabilir bu. Ama Genç İşçiler Çalıştayı gibi çalışmalar gençliğin önünü açabilir; şu anda seni benimle konuşturan şey de o çalıştaydı. Benim Carrefour’da çalışan genç kadın işçiyi tanımamı ve sözlerinin aklımda yer etmesini sağlayan şey de çalıştaydı. 6-7 yıldır farklı sendikalara gidip geliyorum, ama ilk defa Tez-Koop-İş’te bu kadar aktif sendikal faaliyet yürüttüm. Çalıştay gençlerin enerjisini yansıtan, hareketli bir ortamdı. Bu tür faaliyetleri artırmak lazım, hem de inisiyatifi direkt gençlere vermek lazım.
Bizim Çağrı Merkezi, Türkiye’deki gençliğin bir aynası, küçük bir prototipi gibi. Samsun’un çok değişik, kozmopolit bir yapısı var. Uyuşturucu yaygın, cinayet oranları çok yüksek. Buranın gençlerini kazanmaya çalışıyoruz. Bu kadar ilerleyeceğimizi düşünmüyorduk, ama üye sayımız katlanarak arttı. Mesela Konya’da da şaşırtıcı bir biçimde çalışmalar ilerliyor. Dolayısıyla mesele gençliği iyi çözmekten geçiyor, çünkü kodları farklı.
Dün bir arkadaşımız içeride çalışırken, Whatsapp’ını falan kaldırmış, ağlıyor, hayatından bezmiş. Nihilizm noktasına gelmiş. O kadar karamsarlar ki, kendileri için asla iyi bir şey olacağına inanmamışlar. Ama biz onlara umut götürünce inanmak istiyorlar. Mesela çağrı merkezinin önüne gittiğimizde bazı gençler yanımıza geliyor, bize fısıldayarak ‘Sakın bu işi bırakmayın, sakın bizi bırakmayın’ diyorlar. Çünkü gerçekten yalnız ve geleceksizler.