Baran Gürsel Tez Koop İş Sendikası gençemek Dergisi ile Yeni Emek Çalışmaları Ofisi’nin birlikte düzenlediği Genç İşçiler Çalıştayı işçiler arasındaki…
gençemek Dergisi – Yeni Emek Çalışmaları Ofisi I.Giriş Genç İşçiler Çalıştayı, 12 Ocak 2019 tarihinde gençemek dergisi ve Yeni Emek Çalışmaları…
Sendika Uzmanı Onur Bakır, hükümetin kıdem tazminatı ve zorunlu BES açıklamasının işçilere nasıl yansıyacağını yazdı.
Neoliberal sıkışmışlığın görünürlüğünün iyiden iyiye arttığı, küresel ticaret savaşları ile kendi krizinden çıkmaya çalıştığı ve bunun da gelişmemiş sayılan ülke ekonomilerini daha da daralttığı yıllardan geçiyoruz. Kamusal alanı regülasyon görevini ve sosyal devlet araç setini otoriter rejimler eliyle iç güvenlik ve savunma sanayi kanalına sıkıştıran ülkeler yaşanan krizin faturasını geniş emekçi kitleye kesmekte ve enflasyonist ortamda insanları geçim sıkıntısına ve borçluluk sarmalı içinde yaşamaya mahkûm etmekte.
Kriz meselesi çok fazla ekonomist, çok teknisist bir yerden tartışılıyor. Halbuki bizim krizi daha ekonomi-politik bir çerçeveye çekmemiz lazım. Peki ekonomi-politik bir kriz tanımı nasıl yapılabilir. Aslında ekonomi-politik bir kriz tanımı yapabilmek için politik, ideolojik, kültürel reçeteleri de işin içine sokmamız gerekiyor.
Karlılığı merkezine alan tüm işletme yönetimi teorileri basitçe verimliliğin artmasına odaklanır. Konvensiyonel yöntemler işçi üzerindeki baskı ve denetimin yoğunlaştırılması yoluyla karlılığın artacağını varsayarken bugün artık yeni bir kültür inşa etmenin yani “mutlu çalışan” yaratmanın daha fonksiyonel olduğu konusunda piramidin en üstündeki birçok prestijli firma hemfikirdir.
Merhaba arkadaşlar hepinize, Emrah’ın bu kapsamlı sunumundan sonra biraz farklı noktalara değineceğiz, borçluluk konusuna odaklanacağız. Ekonomik kriz genelde makro boyutuyla, ekonomik büyüme üzerinden tarif ediliyor. Ancak krizin gündelik hayatta hepimize yansıması bu boyutla olmuyor.
Daha evvel, sınıf oluşum/bozuşum sürecine yönelik ruhsal bir yaklaşım modeli önermiştim. Bu modele göre, “işçileştirilme anı” ile “sınıfın, kapitalizmle birlikte kendini de yıkacak kadar olgunlaşması” arasında gerçekleşen sınıf sürecinin dört özdeşimsel aşaması vardır.
İşçi sınıfının ruhsallığına ilişkin kuramsal bir tartışma yapmak bana göre ne toplumsal ilişkilerin “nesnelliğinden” vazgeçmek, ne de bireylerin “öznelliğine” gömülmek demek. Yani bu tartışma bizi ne tarihsel maddeleri gözden uzaklaştıracak, ne de psikolojizme kapılıp gitmemize yol açacaktır. Bana kalırsa, sınıfın ruhsallığı üzerine bir tartışma; toplumsal ilişkiler ile öznellikler arasındaki zorunlu ve geçişli ilişkinin kavramsallaştırılması ve bu ikisi arasında Marksizm ve özellikle de Ellen Meiksins Wood’un tarihsel perspektifi tarafından açılan ara alanların daha çok işlenebilmesi açısından, oldukça zengin bir potansiyele sahip.
PEP deneyimlerine dayanarak teorik olarak yetkin olmadığım bir alanda konuşacağım. Aslında ele aldığım konu daha yetkin bir çalışma gerektiriyor. Alanın kavramlarına da hakim değilim, mesela ruhsal hayat, duygular, duygulanım, öznellik, kişilik ve davranışı birbirinin yerine kullanıyorum çoğunlukla. Yine de PEP toplantılarında yaptığımız tartışmaları paylaşmanın faydalı olacağını düşünüyorum.